15 Temmuz 2016 tarihi sonrası tutuklanan hakim ve savcıların Özgürlük ve Güvenlik Haklarının ihlali ile ilgili olarak İbrahim Ethem KURİŞ against Turkey and 104 other applications ve Murat ULUSOY against Turkey and 168 other applications (davaların üzerine tıklayarak başvurucuların tam listesine ulaşabilirsiniz) davalarında 06.09.2022 günü TSİ 11:00’da karar açıklanacak. Karara ait çeviriyi her zaman olduğu gibi yaklaşık 1 saat içinde yine buradan yayımlayacağım.
Kararda beklediğimiz sonuç diğer başvurular ile aynı. Mahkeme’nin yine Sözleşme'nin 5. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, başvuranların tutuklulukları sırasında, bir suç işlediklerine dair makul şüphe bulunmadığı iddiasına ilişkin şikayetlerinin kabul edilebilir olduğuna karar vererek bu şikâyet ile ilgili ihlal tespiti ile birlikte her bir başvurucu için 5.000€ tazminat ödenmesine hükmedecektir. Her zaman Mahkeme’nin bu kararını eleştirdik.
Öncelikle; Mahkeme sırasıyla 11 Haziran 2020 ve 16 Ekim 2020 tarihlerinde başvurucuların aşağıdaki şikayetleri ile ilgili Hükümet’in yazılı gözlemlerini sunmalarını istemiştir:
başvurucunun bir suç işlediğinden şüphelenmek için makul gerekçelerin bulunmadığı (Sözleşme’nin 5 § 1 (c) maddesi)
tutuklamayı haklı kılacak ilgili gerekçelerin bulunmadığı (Sözleşme'nin 5 §§ 1 ve 3 maddesi)
tutuklamanın makul süreyi aştığı (Sözleşme'nin 5 §§ 1 ve 3 maddesi)
Tutuklama kararlarının geç tebliğ edilmesinin Sözleşme’ye aykırı olduğu (Sözleşme’nin 5 § 4 maddesi)
Tutukluluk incelemesi sırasında duruşma yapılmamasının Sözleşme’ye aykırı olduğu (Sözleşme’nin 5 § 4 maddesi)
soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanmasına ilişkin şikayetinin Sözleşme’ye aykırı olduğu (Sözleşme'nin 5 § 4 maddesi)
Anayasa Mahkemesi önündeki incelemenin uzun sürdüğü şikayetinin Sözleşme’ye aykırı olduğu (Sözleşme'nin 5 § 4 maddesi)
Başvurucunun avukat yardımından etkili bir şekilde faydalanamaması şikayetinin Sözleşme’ye aykırı olduğu (Sözleşme'nin 5 § 4 maddesi)
Bu şikayetler ile ilgili Hükümet yazılı gözlemlerini sunduğu, başvurucuların hükümetin gözlemlerine karşı gözlemlerini sunduğu, Hükümet’in de ikinci gözlemlerini sunduğu halde Mahkeme HATA YAPTIĞINI bile bile yalnızca şu şikayeti ele almaktadır: << başvurucunun bir suç işlediğinden şüphelenmek için makul gerekçelerin bulunmadığı (Sözleşme’nin 5 § 1 (c) maddesi)>>. Maalesef Mahkeme geri kalan hiçbir şikayeti incelememektedir ve bu yöndeki bahanesi ise aşağıdaki gibidir:
‘ Mahkeme yukarıda, başvuranların tutukluluklarının kanunla öngörülmediğini ve bu durumun hukukun üstünlüğü temel ilkesine ve 5. maddenin her bireyi keyfilikten koruma amacına aykırı olduğunu tespit etmiştir. 5. madde kapsamında sağlanan korumanın özüne inen ve Sözleşme ile güvence altına alınan çekirdek haklardan birinin ihlaline yol açan bu tespitin önemi ve etkileri ile MAHKEMENİN SINIRLI KAYNAKLARI ÜZERİNDE CİDDİ BİR BASKI OLUŞTURAN TÜRKİYE’DE DARBE TEŞEBBÜSÜ SONRASINDA TUTUKLAMALAR HAKKINDA BENZER BİNLERCE BAŞVURUNUN BEKLEYEN DAVA LİSTESİNDE BİRİKMESİ göz önüne alındığında Mahkeme, yargı politikası gereği, bu zorlayıcı koşullarda her bir başvuran tarafından 5. madde kapsamında ileri sürülen her bir şikâyetin kabul edilebilirliği ve esasına ilişkin ayrı bir değerlendirme yapmaktan vazgeçmenin makul olduğu kanaatindedir. Ayrıca Mahkeme bu bağlamda her bir başvuran tarafından öne sürülen geri kalan şikâyetlerin bireysel olarak incelenmesinin başvuranlara uygun bir fayda veya içtihadın gelişimine katkı sağlamadan SÖZ KONUSU DAVALARIN İŞLENMESİNİ ÖNEMLİ ÖLÇÜDE GECİKTİRECEĞİNE dikkat çekmektedir. Mahkeme ayrıca bu şikâyetler ile ortaya konulan hukuki konuların çoğunlukla daha önceden ele aldığını not etmektedir (bk., özellikle, yukarıda anılan Selahattin Demirtaş (no. 2), Alparslan Altan ve Baş, Atilla Taş /Türkiye, no. 72/17, 19 Ocak 2021). Mahkeme bu istisnai bağlamda, SÜREKLİ ARTAN BAŞVURU AKIŞININ TEHDİDİ ALTINDA OLAN SÖZLEŞME SİSTEMİNİN uzun vadeli etkinliğini sağlamaya yönelik ağır basan çıkarların güdümünde hareket ederek (bk. bu davaya uygulanabildiği ölçüde, Burmych ve Diğerleri/Ukrayna (kayıttan düşme) [BD], no. 46852/13 ve diğer başvurular, §§ 111, 119 ve devamındaki paragraflar, 157 ve 210, 12 Ekim 2017), başvuranların 5. madde kapsamındaki geriye kalan şikâyetlerini incelememeye karar vermiştir.’ (Turan ve Diğerleri/Türkiye Davası; Başvuru no. 75805/16 ve diğer 426 başvuru§98).
Mahkeme’nin bahanesinde göreceğiniz üzere Mahkeme’nin derdi kendi kuruluş amacı olan ‘Sözleşme ile güvence altına alınan hakları temini’ değil, ‘Beni amma da yordunuz. Sizinle mi uğraşacağım. Zaten işim başımdan aşkın!’ diyerek tamamen önündeki davaları azaltma, iş yükünden kurtulma isteğidir. Mahkeme’nin binlerce mağdurun dahası eşinin, ailesinin, çocuklarının neler çektiği, hangi zorluklara katlandığı, maddi ve de manevi ne kadar zarara uğradığı, yıprandığı umurunda değildir.
Diğer şikayetler ile ilgili Mahkeme zaten Taner Kılıç (no. 2) v. Turkey ve Akgün/Türkiye (B. no. 19699/18) davalarında içtihatlarını ortaya koymuş. Burada Mahkeme’nin yapması gereken bu iki davaya atıf yaparak diğer şikayetler ile ilgili de kabul edilebilirlik ve ihlal kararı vermektir.
Açık şekilde söyleyeyim bu davalarda Mahkeme kesinlikle iyi niyetli değil. Hadi diyelim ki karşı karşıya olduğu ağır ava yükü karşısında diğer şikayetleri incelemedin, peki tazminat olarak 5.000 € neyin karşılığı? Başvurucunun maddi kaybının mı? Başvurucunun kendisinin, eşinin, çocuklarının manevi yıpranmasının mı? Yoksa başvurucunun avukatlık vb masraflarının mı? 5.000€ hiçbir şeyi tazmin etmez. Ve bu kararlar Mahkeme tarihinde kara bir leke olarak kalacaktır.
Saygılarımla.
Comments