top of page

AYM'den Suç ve Cezaların Kanuniliği, Özel Hayata Saygı ve Sendika Hakkı ile İlgili Önemli Bir Karar

Yazarın fotoğrafı: Kadir ÖztürkKadir Öztürk

Anayasa Mahkemesi, (Bilal Celalettin Şaşmaz, B. No: 2019/20791, 18/10/2022) kararında FETÖ/PDY üyeliği iddiasıyla cezalandırılan eski bir öğretmenin şikayetini ele alarak;

  • Hakkındaki HTS kayıtlarına dayanılarak ‘imam’ olduğu yönündeki iddia, dini sohbetlere katıldığı yönündeki iddia ile cezalandırılması bakımından ‘Suç ve Cezaların Kanuniliği’ ilkesinin,

  • Bazı sohbet toplantılarına katılmasını örgüt üyeliğinin bir delili olarak kullanması nedeniyle ‘Özel Hayata Saygı Hakkı’nın

  • ve sendika üyeliğinin örgüt üyeliğinin bir delili olarak kullanması nedeniyle ‘Sendika Hakkı’nın ihlal edildiğine karar vermiştir.


Öğretmen olan başvurucu Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan 30/8/2016 tarihinde gözaltına alınmış 6/9/2016 tarihinde tutuklanmıştır. Uşak 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 13/4/2017 tarihli ilk celsede başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine ve tahliyesine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçeli kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...Sanığın öğretmen olarak görev yaptığı Uşak ili, Yeşilkavak İlköğretim okulunda görev yaparken açığa alındığı, tanıkların anlatımlarına göre 17-25 Aralık 2013 tarihinden önce FETÖ/PDY yapılanmasının düzenlediği dini sohbetlere katıldığı, bu sohbetlerde zaman zaman Fetullah Gülen'in kitaplarının okunduğu, böylelikle bu yapılanmaya eleman kazandırma amacının güdüldüğü, tanık anlatımlarına göre sanığın bu sohbetlere katıldığı, 17-25 Aralık 2013 tarihinden sonra örgütle bağını devam ettirdiğini ortaya koyacak şekilde Aktif Eğitim Sendikasına üye olduğu, … her ne kadar içerik ve görüşme zamanı tespit edilememiş ise de, HTS kayıtlarına göre sanığın mahkememizin 2016/204 esas sayılı dosyasında sanık olarak yargılanan imam seviyesinde olduğu iddia edilen [M.T.], [M.E.] ve [A.A.] ile görüşme kayıtlarının bulunduğu, ..’


Anayasa Mahkemesi her ne kadar başvurucunun 17/25 Aralık 2013 öncesi eylemleri ile ilgili ihlal kararı vermişse de aşağıdaki şu hususlar bence dikkate alınması gereken önemli hususlardır:


a. Anayasa Mahkemesi’nin HTS Kayıtları ile ilgili değerlendirmesi takdire değer ve hukuken kabul edilebilir bir değerlendirmedir:

‘Başvurucunun mahkûmiyetinde esas alınan diğer birtakım sanıklarla sadece iletişim hâlinde olmasının da -iletişim içeriklerinin bulunmadığı ve iletişimin mahiyeti bilinmediği gözetildiğinde tek başına- örgütün nihai amacını bildiğini ve terör örgütü hiyerarşisi içerisinde gerçekleştirilmiş örgütsel faaliyetlerin varlığını ortaya koyduğu söylenemez.’


b. Anayasa Mahkemesi başvurucunun 17/25 Aralık öncesi başvurucunun dini sohbetlere katılmasını hatta bu sohbetlerde Fethullah Gülen’in kitaplarının okunmasını ‘Özel Hayata Saygı Hakkı’ kapsamında değerlendirmiştir


c. Ancak bence en önemlisi, Anayasa Mahkemesi kendi kararına varırken -benim de daha önce defalarca dile getirdiğim üzere- tüm FETÖ/PDY davalarına AİHM’in olası yaklaşımını gösteren kararlarına da özelikle atıf yapmıştır. Bu kararları aşağıda özetliyorum:


i. Saybatalov/Rusya (B. No: 26377/06, 14/3/2013) Kararı

Hizb-ut Tahrir, Rusya Yüksek Mahkemesi tarafından 2003 yılında terör örgütü olarak ilan edilmiş ve faaliyetleri yasaklanmıştır. Bu karar 28/7/2006 tarihinde Rusya Resmî Gazetesi’nde yayımlanmıştır. Marat Saybatalov yılında Rusya makamları tarafından Hizb-ut Tahrir üyesi oldukları gerekçesiyle tutuklanmıştır. Başvurucu savunmalarında Hizb-ut Tahrire üye olduğunu kabul etmekle birlikte anılan örgütün terörist bir organizasyon olmadığını, şiddeti bir yöntem olarak benimsemediği gibi buna da başvurmadığını, amacının kadife devrimle İslami yönetim kurmak olduğunu ifade etmiştir.


Ulusal mahkeme, başvurucunun 2003yılının başından itibaren terör örgütüne üye olduğunu ve Rusya Yüksek Mahkeme kararından haberdar olduğunu iddia etmiştir. AİHM; kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 7. maddesinde güvence alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin keyfî soruşturma, mahkûmiyet ve cezalandırmalara karşı güvence teşkil edecek biçimde yorumlanması gerektiğini, ilkenin sanığın aleyhine olan ceza hükümlerinin geçmişe yürütülmesi yasağının ötesinde bir anlama sahip olduğunu, mevcut bir suçun kapsamının önceden suç olarak tanımlanmayan fiilleri de içerecek şekilde genişletilmesini yasaklarken aynı zamanda ceza normunun kıyas ve benzeri yollarla sanığın aleyhine olarak genişletici yoruma tabi tutulmaması gerektiğini de ifade ettiğini belirtmiştir. Anılan ilke uyarınca suç ve cezalar kanunda açık bir biçimde tanımlanmalıdır. AİHM'e göre bu gereklilik, bireyin ilgili hükmün lafzından ve -gerekiyorsa- mahkemelerinin yorumlarının yardımıyla hangi fiillerin veya ihmallerin onu cezai yönden sorumlu kılacağını bilebildiği hâllerde yerine getirilmiş olur.


AİHM, Rusya'da yürürlükte olan kanunların terör örgütünü, terörist faaliyetleri, terör örgütüne yardım etme ve terör örgütüne üye olma suçlarını açık bir biçimde tanımladığını ve hukuki yardım alınması suretiyle kanunların ne anlama geldiğinin tespit edilebilir olduğunu belirtmiştir. Ancak AİHM, Rus mevzuatına göre salt terör örgütüne üyeliğin veya yardım etmenin cezalandırılabilmesi için yardım edildiği veya üye olunduğu değerlendirilen yapılanmanın terör örgütü olduğunun önceden bir yargı kararıyla tespit edilmiş olmasının yanı sıra bu kararın Resmî Gazete'de de yayımlanmış olması gerektiğinin altını çizmiştir. Öte yandan AİHM kararında terörist aktivitelere katılım çağrısı yapılmasının cezalandırılmasının ihtilaf konusu örgütün önceden terörist veya suç niteliğindeki faaliyetler temelinde yargı kararıyla yasaklanma ön şartına bağlanmadığına işaret etmiştir.


AİHM, başvurucu yönünden hükûmetin başvurucunun Hizb-ut Tahririn yasaklanmasına ve terör örgütü ilan edilmesine ilişkin kararı medya ve benzeri araçlar üzerinden öğrendiği yolundaki savunmasını ikna edici bulmamıştır. AİHM’e göre Yüksek Mahkeme kararının haberleştirilmesi, gerekçenin veya en azından hüküm fıkrasının resmî olarak yayımlanmasının yerini ikame etmemektedir ve sadece kararın resmî kaynaklar üzerinden ilan edilmesi somut davada uygulanabilir hukuk kurallarının yeterli ve güvenilir şekilde bilinebilir hâle getirebilir (Dikkat edin: Hizb-ut Tahrir, Rusya Yüksek Mahkemesi tarafından 2003 yılında terör örgütü olarak ilan edilmiş ve faaliyetleri yasaklanmıştır. Bu karar 28/7/2006 tarihinde Rusya Resmî Gazetesi’nde yayımlanmıştır.). Bu nedenle AİHM (başvurucunun Hizb-ut Tahrire üyeliğine esas alınan eylemlerini gerçekleştirdiği tarihte) Yüksek Mahkemenin 2003 tarihli kararının resmî yollardan yayımlanmamış olması sebebiyle ikinci başvurucunun Hizb-ut Tahrir üyeliğinin kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını makul olarak öngörebilmesinin mümkün olmadığını belirterek suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.


ii. Yasin Özdemir/Türkiye (B. No: 14606/18, 7/12/2021) Kararı

AİHM; FETÖ/PDY ile bu örgütün liderini öven sosyal medya paylaşımları nedeniyle cezalandırılan başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin şikâyetini, paylaşımların yayımlandığı tarih itibarıyla ulusal hukukun öngörülebilir olup olmadığı bakımından ele almıştır.

AİHM'e göre somut olayda başvurucunun paylaşımları 17-25 Aralık 2013 sürecinde yolsuzluk iddiaları bakımından başlatılan adli soruşturmalar kapsamında idari kurum ve yargı makamlarının FETÖ/PDY ile mücadelede aldıkları tedbirler, siyasi iktidarın muhalefete karşı yürüttüğü politikalar ve siyasi iktidarın silahlı bir İslamcı örgütle ilişkileri hakkındaki iddialara yönelik eleştirilerden oluşmaktadır ve bu kapsamda paylaşımlar güncel siyasi konular kapsamında kalmaktadır. AİHM ayrıca bu görüşlerin daha önce siyasi muhalefet partileri ile ulusal ve uluslararası medya tarafından da ifade edildiğini vurgulamış, görüşlerin şiddet veya ayaklanma çağrısı içermediğine dikkat çekmiştir.


AİHM, Fetullahçı yapılanmanın bazı mensuplarının yaklaşık on beş ay sonrasında darbe teşebbüsü yapmalarının siyasi tartışmalar sırasında düşünceleri ifade etme özgürlüğünü etkilemeyeceği görüşündedir. Bu bağlamda AİHM; ceza hukukunun bir yandan siyasi tartışmalarda hükûmete karşı yöneltilen eleştiriler ve diğer yandan terör örgütlerinin eylemlerini haklı çıkarmak için ileri sürmüş oldukları gerekçeler arasında karışıklığa yol açacak şekilde yorumlanmasının ulusal hukuk ve Sözleşme hükümleri ile bağdaşmadığını ifade etmiştir.

Kararda ayrıca olaylar esnasında Fetullahçı yapılanmanın yürütmenin bazı organları tarafından tehlikeli olarak değerlendirilmesine karşın paylaşım tarihleri itibarıyla bu hareketin mensupları hakkında yasa dışı veya terörist bir örgüt üyesi oldukları gerekçesiyle verilen herhangi bir kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunmadığını, "paylaşımların bu hareketin eğitim veya dinî eğilimli bir topluluk mu yoksa devlet organlarına sızmayı hedefleyen bir terör örgütü mü olduğuna dair önemli tartışmaların olduğu bir dönemde yayımlandığını"belirterek başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalede ulusal hukukun öngörülebilir olmadığına karar vermiştir.


Yazıda geçen kararların tam metnine için ilgili kararın üzerine tıklayınız:

  • Anayasa Mahkemesi'nin (Bilal Celalettin Şaşmaz, B. No: 2019/20791, 18/10/2022) kararı

  • AİHM'in Saybatalov/Rusya (B. No: 26377/06, 14/3/2013) Kararı (İngilizce)

  • AİHM'in Yasin Özdemir/Türkiye (B. No: 14606/18, 7/12/2021) Kararı (Türkçe)

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Kadir Öztürk

+90 545 154 8040

Yeşilova Mah. Yeşilova Sok. No:33/1

Çarşamba / Samsun

TÜRKİYE

Adsız_tasarım__1___1_-removebg-preview.png
KÜÇÜK_LOGO-removebg-preview.png

 

Uluslararası alanda tecrübeli bir insan hakları hukukçusu olan Kadir Öztürk, baroya kayıtlı bir avukat değildir.

©2023 Kadir Öztürk

bottom of page